31 Mart 2024 Yerel Seçimleri: Türkiye Kendini ve Dünyayı Çok Şaşırttı!

S. Murat Paker – 5 Nisan 2024

“Çıkmayan candan umut kesilmezmiş”

31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerin sonuçları istisnasız herkesi çok şaşırttı. Daha 10 ay önce onca umuda rağmen genel seçimleri kaybeden muhalefet umduğunun çok üzerinde bir başarı kazandı. Bu başarı, Türkiye’nin giderek ağırlaşan faşizanlaşma sürecinde geçici bir parantez mi olacak, yoksa bu süreci tersine çeviren bir dinamiğin ilk hamlesine mi tanık olduk? Bu temel soruyu akılda tutarak, seçim sonuçlarına dair kısa yorumlarımı paylaşmak istedim.

İktidar Bloğunun Hezimeti

1. AKP-MHP ve diğer küçük faşizan partilerin oluşturduğu iktidar bloğu yerel seçimlerde çok ciddi bir oy ve belediye kaybına uğradı. Bu kaybın en önemli iki nedeni olduğu görülmektedir. İlki iktidar bloğu seçmenlerinin bir kısmı protesto babından oy kullanmamıştır (seçimlere katılım oranındaki ciddi düşüşün büyük ölçüde iktidar yanlısı seçmenlerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır). Bu protestonun daha çok ekonomik memnuniyetsizlik temelli olduğu düşünülebilir. İkinci önemli faktör, bu seçimlerde YRP’nin (Yeniden Refah Partisi) aldığı %6 oyun çoğu AKP’den gelmiştir. Bunun da AKP’nin genel çürümüşlüğü ve son dönemde izlediği açıkça ikiyüzlü Filistin-İsrail politikası ile ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Daha az miktarda olmak üzere, AKP’den CHP’ye sınırlı bir oy geçişi de olmuştur. 22 yıllık iktidar sürecinde AKP en ağır seçim yenilgisini yaşamış ve her-daim-birinci-parti konumunu yitirmiştir. Bu iktidar bloğu için hem siyasi hem de psikolojik açıdan çok büyük bir depremdir. AKP’nin bu ağır yenilgiden bir an önce silkinmek, 2028 seçimlerine hazırlanmak ve muhalefeti felç etmek için her türlü yolu denemeye çalışacağı tahmin edilebilir.

CHP’ye Açılan Büyük Kredi

2. CHP, 1977’nin Ecevit CHP’sinden beri ilk kez birinci parti konumuna yükselmiştir. Yarım asır sonra. 1977’de Kürtlerin ayrı partisi olmadığı için CHP’nin Kürtlerden de aldığı ciddi destekle %42’ye ulaştığı düşünülürse, bugün DEM Parti’nin varlığında CHP’nin %38’e ulaşması, 1977’deki başarı düzeyinin de ötesine geçildiğini gösterebilir. Bu başarının arkasındaki temel bazı faktörleri sıralarsak:

a. Erdoğan ve iktidar bloğundan bıkkınlaşmış geniş seçmen kitlesinin yerel seçimlerin görece ferahlığını da fırsat bilerek kazanabilecek adaylarda ve en güçlü muhalefet partisi olarak CHP’de yoğunlaşma feraseti göstermesi.

b. CHP’li belediyelerin çoğunun genel olarak oldukça başarılı bulunan icraatları.

c. CHP’nin 10 ay önceki genel seçim yenilgisinden sonra, kadrolar düzeyiyle kısıtlı kalsa da bir yenilenme hamlesi yapabilmiş olması.

d. İmamoğlu başta olmak üzere, CHP’nin önde gelen çoğu belediye başkanının-adayının, klasik CHP’li profilinin tersine toplumun tüm kesimleriyle aşağılamadan ve dışlamadan sahici ve samimi ilişkiler kurabilme becerisine sahip olmaları.

    Bu son faktör, muhtemelen en kritik olanı ve 2028 seçimleri için de öyle olmaya devam edecek. CHP’nin klasik ulusalcı ve partiyi geniş toplum kesimleriyle temas kuramaz halde tutan çerçevesini açma girişimleri, sınırlı ve mahcup biçimlerde de olsa Kemal Kılıçdaroğlu döneminde başlamıştı ama derinleşip meyve toplayabilir hale gelmesi bugüne kısmetmiş. CHP, bu seçimin en büyük kazananı olmuştur ve büyük bir avantaj yakalamıştır. Bu avantajını genişleterek ve derinleştirerek sürdürüp sürdüremeyeceği 2028 seçimlerinin en kritik değişkeni olacaktır.

    DEM Parti’de Hem Kriz Hem Başarı

    3. Kürt sorununu merkezi meselelerden biri olarak gören ve daha çok Türkiyeli Kürtlerin desteğini alan (ve HDP’den beri de Türkiye sosyalist hareketinin birçok parçasını içinde barındırarak kendini “radikal sol” olarak niteleyen) partiler geleneğinin bugünkü taşıyıcısı olan DEM Parti bu seçimlere giden süreçte ciddi iç tartışmalar yaşayarak bir miktar dağınık bir görüntü vermiş olsa da, Kürt illerinde kayyum marifetiyle gasp edilmiş belediyelerinin hepsini geri aldığı gibi, üzerine yeni belediyeler de ekleyebilmiştir. Batı’da ise başta İstanbul ve Mersin gibi merkezlerde CHP ile kısmi ittifaklar yapılarak demokratik muhalefete destek vermiştir. Yıllardır en önemli liderleri başta olmak üzere binlerce üyesi hukuksuz biçimde cezaevinde tutulan ve her türlü baskıya maruz kalan Kürt siyasi hareketi için bu seçim sonuçları bir başarı sayılmalıdır. Ama aynı zamanda seçim öncesinde DEM Parti’de gözlenen kısmi kaotik halin, yeni seçim sonuçları bağlamında hızla giderilmesi gerekeceği de açıktır.

    AKP’yi Kemiren Yeniden Refah Partisi

    4. YRP seçimin diğer önemli kazananıdır. AKP ile arasında oy geçişkenliği yüksek olarak devam edeceğe benzemektedir. YRP, aynı Zafer Partisi (ZP) gibi demokratik muhalefet saflarında yer alamayacak, her an iktidar bloğu ile iş birliği yapabilecek bir siyasi odak olarak değerlendirilmelidir. Demokratik muhalefet için AKP ile YRP’nin arasındaki tansiyonun yüksek seyretmesi bir avantaj olacaktır.

    Kendini Yutan İyi Parti

    5. İktidar bloğundan sonra seçimin en büyük ikinci kaybedeni İyi Parti’dir. MHP’den koparak ve merkez-sağda kitle partisi olmayı hedefleyerek yola çıkan İyi Parti, kök kadrolarının çoğunun MHP zihniyetinden demokratlığa evrilememesi veya evrilmek istememesi sonucunda ciddi bir kimlik ve konum krizi yaşamış, buna liderinin oldukça duygusal ve tutarsız çıkışları da eklenince, seçmen tarafından ciddi biçimde cezalandırılmıştır. Bu partinin siyasi ömrünü tamamlamış olma ihtimali yüksektir.

    Kuytuda Bekleyen Zafer Partisi

    6. Bu seçimlerde YRP gibi bir çıkış yapması beklenen Zafer Partisi (ZP), bu çıkışı yapamamıştır. Türkiye’de faşizan veya neo-faşist parti sıfatının hak edebilecek 5-6 parti arasında bu açıdan en ileri noktada duran ZP, yerel seçimlerde umduğunu bulamamış olsa da, hala ciddi bir potansiyel taşımaktadır ve dikkatle izlenmelidir.

    2028 Seçimlerine Doğru…

    Yerel seçimlerin kuşkusuz belediyeleri kimin nasıl yöneteceğini belirlemesi gibi temel bir işlevi vardır. Ama bu yaşadığımız yerel seçimler bunun çok ötesinde çıkarımlar yapma imkânı sunmuştur.

    2023 Genel Seçimlerinde birçok avantajına rağmen, iktidarı değiştirip demokratikleşmeyi sağlayamayan muhalefet, 2028’de tekrar deneyecektir. 10 ay önce dip yapmış değişim umutları şimdi yeniden yeşermiştir. Ama -sürpriz bir erken seçim olmazsa- daha dört yıl vardır ve genel seçimler yerel seçimlerden oldukça farklıdır. Üstelik tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de toplum son yıllarda sıradan faşizme çok açık hale gelmiştir; ekonomik kriz, mülteci meselesi ve kronik Kürt meselesi gibi konuların sosyo-politik zemini daha da kayganlaştırarak önümüzdeki yıllarda geniş kitlelerde faşizanlaşma ihtimalini arttırabileceğini her zaman hesap etmek gerekecektir.

    Yerel seçimlerden sonra Ekrem İmamoğlu 2028 seçimleri için demokratik muhalefetin doğal ortak başkan adayı olarak vize almıştır. Onun yerine Mansur Yavaş’ı öne sürmek isteyenler olabilecektir, ama oyunu şimdiye kadar olduğu gibi iyi oynamaya devam ederse İmamoğlu’nun Erdoğan karşısındaki avantajı Yavaş’a göre çok daha güçlüdür.

    Demokratik muhalefetin 2028’de başarı kazanabilmesi için koalisyon mimarisini 2023’den farklı bir şekilde kurması gerekecektir. 2023’te temel olarak beş muhalefet odağı vardı:

    1. merkez veya merkez-sol CHP,

    2. “merkez-sağ” iddialı milliyetçi İyiP,

    3. Deva, Gelecek, Saadet Partileri gibi İslamcı köklerden gelen görece küçük muhalif partiler,

    4. HDP (Kürt demokratik hareketi + çeşitli sosyalist partiler),

    5. Görece küçük diğer sosyalist partiler.

    Bu beş parçanın ilk üçü Altılı Masa çevresinde, son ikisinin çoğu da Emek ve Özgürlük İttifakı şeklinde bir araya geldiler ve CB seçimlerinde hepsi Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekledi. Ama seçimlere giden süreçte bu beş parçanın her birinin ayaklarındaki değişik prangalar nedeniyle birbirlerine demokrasi ortak paydasında yeterince yaklaşabilip dinamik bir sinerji yaratamadılar. Aksine bazı parçalar birbirlerini ciddi bir şekilde ittiler, incittiler. Demokratik muhalefet içindeki bu prangalı ve itişmeli hal seçmenin çoğunu cezbedemedi ve seçim kaybedildi.

    Şimdi ise yerel seçimlerde bu prangaların biraz gevşetilmesi ile nasıl kazanımlar elde edilebileceği görülmüştür. CHP’nin yenilenmiş liderliği (Özel-İmamoğlu) ve belediye başkan adaylarının çoğu (“ırkçı” sıfatını hak eden iki tanesi hariç – onları da unutmayalım), her seçmen grubuyla yabancılaştırmadan, alerji yaratmadan, sahici ve saygılı bir temas kurmayı, bir dil tutturmayı becerdiler. Türkiye’nin en büyük nüfusa sahip ilçesi Esenyurt’ta özgün bir model geliştirilebildi; sınırlı da olsa “kent uzlaşıları” devreye sokulabildi; İmamoğlu CHP tarihinde ilk kez Kürtçe seçim şarkısı kullandı ve meydanlarda Kürtçe’ye selam gönderdi; Sünni dindar kesimlere -ki toplumun çoğunluğu oluyor- o kesimlerin organik kültürel kodlarını-dilini kullanmaktan çekinmeden seslenilebildi. Bütün bunlara iyi belediyecilik performansı, iktidarın yıpranmışlığı ve ekonomik memnuniyetsizlik de eklenince seçim başarısı geldi.

    Ancak bu başarı genel seçimler için yetmez, zira 2008 için %50’yi geçebilecek dinamik bir (anti-faşist) demokrasi cephesi-ittifakı-bloğu-sarmaşığı (adına her ne denecekse artık) kurmak gerekecektir. Eğer 2028 kazanılacak ve Türkiye’de bir demokratik dönüşüm yaşanacaksa, önümüzdeki dönemde birkaç şeyin birlikte yapılması gerekecektir:

    1. Demokratik muhalefetin merkez odağı olduğu iyice tescillenen ve kendini ispat etmiş olan CHP’de bir süredir başlamış olan kadro-söylem değişiminin, eski prangalar nedeniyle şimdiye kadar ulaşılamamış toplumsal kesimleri (öncelikle Sünni dindarlar ve Kürtler) içerecek şekilde derinleştirilmesi.

    2. CHP’nin önderliğinde demokratik muhalefet içinde yer alabilecek istisnasız bütün siyasi partilerle ikili ve çoklu etkileşimlerin arttırılması; karşılıklı prangaların dile getirilmesi ve aşılmaya çalışılması. Demokrasi, laiklik, parlamenter sistem, kimlikçilik yapmadan tüm sosyo-kültürel kimliklere hak-temelli saygı-eşitlik, sosyal adalet gibi birkaç temel ilkeye dayanan asgari ortak demokratik zeminin kurulması.

    3. Başta İmamoğlu olmak üzere iktidarın muhalefet liderlerine yönelik yapabileceği türlü taarruzların bertaraf edilebilmesi için gerektiğinde devreye sokulabilecek barışçıl, birleşik ve kitlesel seferberliğin şimdiden örgütlenmesi.

    4. Demokratik muhalefetin aldığı belediyelerin üst düzey performans göstermeye devam etmeleri ve aralarında işbirliği yapabilmeleri.

      31 Mart’ta hava döndü. Ama iklimin de dönebilmesi için 2028’e çok iyi hazırlanmak gerekiyor. Muhalefetin prangaları meselesine daha ayrıntılı olarak başka bir yazıda değineceğim.