İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI
PSİKANALİZ / PSİKOLOJİ DİZİSİ
YAYIN YÖNETMENİ: MURAT PAKER
Dizi No 17
(2018). İlişki İçinde “Ben”: Kültür, Aile, Bireyselleşme ve Psikanalitik Arayışlar (Güler Fişek)
Batılı psikoloji kuramlarının açık ya da örtük olarak varsaydığı ve idealize ettiği özerk, bağımsız, kendine yeten birey kavramsallaştırması evrensel midir? Batı ve Doğu toplumlarındaki birey ve bireyleşme süreçleri, aile dinamikleri ne kadar benzerdir, ne kadar farklıdır? Türkiye ne kadar Batı, ne kadar Doğu toplumudur? Bütün bunlar psikoterapi pratiğimizi nasıl etkileyebilir?
Bu kitap, Güler Okman Fişek’in hem bir klinik psikoloji akademisyeni hem de bir psikoterapist olarak tüm meslek hayatı boyunca imbiklerden geçirerek bu sorular için önerdiği cevaplardan oluşmaktadır. Türkiye’nin ne tipik bir Batı toplumu ne de tipik bir Doğu olmadığı, özgün bir bileşim olduğu, bu bileşimin en iyi ailevi benlik gibi bir benlik katmanıyla anlaşılabileceğini anlatıyor Güler Hoca.
Günümüz Türkiyesi’nde sert hiyeraraşik sosyal yapı ve aile formlarının geleneksel formlara göre daha gevşemiş olmakla birlikte, aile dinamiklerinde yakınlık/bağlılık ihtiyaçlarında o denli azalma gözlenmiyor ve bu özgün durum kısmen bireyselleşmiş ailevi benlik yapısını ortaya çıkarıyor. Benlik kurguları her zaman sosyo-kültürel bağlamlarında ele alınıyor. Güler Hoca, kuramsal çatısını kurarken, Alan Roland’ın kültürlerarası psikanaliz yaklaşımından, ilişkisel psikanalizden, aile sistemleri yaklaşımından ve Türkiye toplumu üzerine aile/benlik konularında yapılmış birçok araştırmadan faydalanıyor.
Kitabın son bölümlerinde ise bol vaka malzemesi ile desteklenmiş olarak bütün bu evrensele dayanan yerel bilginin psikoterapi pratiğimizde nasıl kullanılabileceğini gösteriyor. Bu sayede, hangi ekolden olursa olsun, Türkiye’de psikoterapi yapma derdi olan herkesin çok şey öğrenebileceği bir kitap ortaya çıkmış oluyor. Murat Paker
Dizi No 16
(2018). Yaratıcı Hareket ve Dans: Garcia-Plevin Yöntemi (M.E. García , Marcia Plevin , Patrizia Macagno) (çev. Ebru Salman)
Özgün Eser: (2006). M.E. García , Marcia Plevin , Patrizia Macagno. Movimento Creativo E Danza. Roma: New Books.
Garcia ve Plevin’in Yaratıcı Hareket Yöntemi, hareket doğaçlamaları aracılığıyla kişideki yaratıcı ifadeyi derinleştirirken bir yandan da ruhsal yapıyla bedensel ifade arasındaki köprüleri kurmasına yardımcı olan bir dil sunuyor. Dansçı, koreograf ve dans/hareket terapisti olan yazarların geliştirdiği bu yöntem birikimlerinin çeşitliliğini ve derinliğini yansıtıyor. García -Plevin Yöntemi’nde hareket doğaçlamaları ve temel hareket analizi bilgisi kişinin bedensel hareket repertuarını genişletmek ve beden farkındalığını derinleştirmek için etkin yollar olarak kullanılıyor.
Yazarlar 20 yılı aşkın bir süredir eğitimini vermekte oldukları bu yöntemi bu kitapta okuyuculara bütünlüklü bir şekilde aktarıyorlar. Bu kitap yöntemin teorik ve kavramsal altyapısını ve uygulama haritasını sunmanın yanısıra somut ders örnekleriyle okuyucuya yol gösteriyor. 2013 senesinden beri İstanbul Bilgi Üniversitesi Yaratıcı Hareket ve Dans/Hareket Terapisi Sertifika Programı’nda da eğitimi verilmekte olan bu yöntem farklı ülkelerde sertifika programı olarak sunulmakta, dans terapisi eğitimi için altyapı yılını oluşturmakta ve 2001 senesinden beri İtalya’daki Ulusal Dans Akademisi’nin ders programında yer almaktadır.
Bu kitap yalnızca yaratıcı hareketle değil, yaratıcı ifadenin farklı boyutlarıyla ilgilenen, beden ve ruhsal yapı arasındaki ilişkileri kişisel ya da profesyonel düzeyde araştıran herkes için yol gösterici bir kaynak niteliğindedir. Zeynep Çatay
Dizi No 15
(2017). Çocuk ve Ergenler İçin Çağdaş Psikodinamik Psikoterapi: Öznelliklerarasılık ile Sinirbilimi Bütünleştirmek (Sergio V. Delgado, Jeffrey R. Strawn, Ernest V. Pedapati) (çev. Hilal Akekmekçi – Ufuk Tura – Renan Kahyaoğlu)
Özgün Eser: Sergio V. Delgado, Jeffrey R., Strawn Ernest V. Pedapati (2015). Contemporary Psychodynamic Psychotherapy For Children and Adolescents: Integrating Intersubjectivity and Neuroscience. Berlin: Springer- Verlag.
Çağdaş psikodinamik teori, çocuk ve ergenlerde gelişimsel psikopatoloji anlayışımızı derinden değiştirmektedir. Ancak bu teorinin yetişkin psikoterapisi üzerindeki etkilerine dair çok şey yazılmış olmasına karşın, çocuk ve ergen psikoterapisine etkileri üzerinde pek durulmamıştır.
Bu kitap, çağdaş psikodinamik teoriden köken alan yeni kavramların çocuk ve ergen psikoterapisine dair anlayış ve yaklaşımımızı gözden geçirmemizi nasıl zorunlu kıldığını açıklamaktadır. İki-kişilik ilişkisel psikodinamik teorinin yakın zamandaki katkılarını gözden geçirerek, ayrıntılı vaka örnekleri üzerinden teorinin çocuk ve ergen psikoterapisinde nasıl uygulandığını göstermektedir. Çocuk ve ergenlerle çalışan psikoterapistler ve psikoterapi öğrencileri için bu kitap hem teorik hem de pratik açıdan çok değerli bir kaynaktır.
Dizi No 14
(2017). Halk İçin Psikoterapi: İlerici Bir Psikanalize Doğru (Lewis Aron & Karen Starr) (çev. Elif Okan Gezmiş)
Özgün Eser: Lewis Aron & Karen Starr (2013). Psychotherapy for the People. Routledge: Taylor & Francis Group.
Psikanaliz kendini psikoterapiden farklı olarak olarak tanımlama noktasına nasıl geldi? Irkçılık, homofobi, kadın düşmanlığı ve anti-semitizm, psikoterapi ve psikanalizin yaratılmasında nasıl bir araya geldiler? Psikanaliz psikoterapi midir? Psikanaliz bir “Yahudi bilimi” midir?
Psikanalizin ilerici ve hümanist kökenlerinden esinlenen Lewis Aron ve Karen Starr, Freud’un psikanalizin “halk için psikoterapi” olması gerektiğine yönelik çağrısının peşinden gidiyorlar. Psikanalizin kendisini her zaman nasıl bir “öteki”ne göre tanımladığına odaklanarak bir kültürel tarih sunuyorlar. Başlangıçta o öteki hipnoz ve telkindi; sonra psikoterapi oldu. Yazarlar, psikanaliz tarihinde yer etmiş, her biri hiyerarşik olarak tanımlanmış bir dizi ikili karşıtlığın izini sürüyorlar. Irkçılık, anti-semitizm, kadın düşmanlığı ve homofobinin yansımalarını takip ederek, psikanalizin, fallik erillik, içine girme, heteroseksüellik, özerklik ve kültürle bağlantı halinde, bağımlılık, dişil edilgenlik ve ilişkiselliği güçlendirdiği düşünülen telkin ve psikoterapiye karşıtlık üzerinden tanımlandığını gösteriyorlar. Aron ve Starr, Freud’un psikanalizi geniş ve esnek bir şekilde tanımlayan ilerici ufkuna dönüş yolunda öncülük ederek bu ikilikleri yapı-bozumuna uğratıp yeni bir çağ için onu yeniden canlandırıyorlar.
Halk İçin Psikoterapi, psikoterapistlerin, psikanalistlerin, klinik psikologların, psikiyatristlerin -ve onların danışanlarının- ve feminizm, kültürel çalışmalar, Yahudilik çalışmaları ile ilgilenenlerin okuması gereken bir kitap.
Dizi No 13
(2017). Nevrotik Tarzlar (David Shapiro) (çev. Şehnaz Layıkel)
Özgün Eser: David Shapiro (1999). Neurotic Styles. USA: Basic Books.
David Shapiro, psikanalizin ego psikolojisi ekolünden ve de W. Reich’tan esinlenerek psikopatolojiye ve psikoterapiye özgün bir karakterolojik yaklaşım geliştirmiş ABD’li bir klinik psikolog / psikoterapisttir. İlk olarak 1965 yılında yayınlanmış ve kısa sürede modern bir klasik haline gelmiş olan Nevrotik Tarzlar kitabında Shapiro, dört ayrı nevroz tarzına (obsesif-kompulsif, paranoid, histerik ve itkisel) ait düşünüş, hissediş ve davranış özelliklerinin oldukça kapsamlı ve çarpıcı bir değerlendirmesini yapmaktadır.
Kitabın temel önermesi, bütün nevrotik belirti ve özelliklerin kişinin karakterinin bir ürünü olduğu ve bu yüzden karakter yapısının bütününden bağımsız bir nevroz kavramsallaştırmasının mümkün olamayacağıdır. Shapiro’ya göre bilinç alanına girmesine izin verilmeyen sadece belli anılar ya da arzular değildir; aynı zamanda karakter tarzının bütününe dair ciddi kısıtlılıklar söz konusudur. Bu bakış açısı, genel olarak Ego Psikolojisi ekolü içinde sayılabilirse de döneminde egemen olan Ego Psikolojisi anlayışına göre çok daha az ortodokstur; klasik psikanaliz açısından bakıldığında ise iyice psikanaliz dışında görülebilir.
Nevrotik Tarzlar, egemen / resmi psikanalitik paradigmanın dışından söz kurmasına rağmen, nevrotik öznelliği çok zengin bir şekilde tarifleme kapasitesi nedeniyle çoğu psikanalistin ve psikanalize kulak kabartan psikoterapistlerin ilgisiz kalamadığı bir kitap olagelmiştir.
Psikanalitik psikoterapiyle ilgili herkesin nevrotik öznelliğe dair çok şey öğrenebileceği bir eser. Murat Paker
Dizi No 12
(2017). Arafdalıklar: İnsanın Hâlleri ve Eylemleri: Psikomitolojik Çözümleme (M. Bilgin Saydam)
İnsan aradalık(lar)da yaşar. Zira uzay-ve-zaman koordinatında, –duruşu ve devinimiyle- ân’lar ve hâller arasında hep bir geçiş hâlindedir. Her varlık için, özellikle canlı varlıklar için kurgulanabilir olan ‘aradalık’ hâli, insan için kendinin ve zamanın derin farkındalığında yakıcı önemdedir; zira ‘insan-aradalığı’ doğa tarafından doldurulmaz.
Tek ‘gerçek zaman’ olarak geleceği, boşlukta –tüm uzay ve zaman bileşenleriyle– yeniden kurgulayan insan, o alana -geleceğe- asla geçemeyecek, aradalığını sürecektir. Ama yaşayacağı aradalık, geleceğe atıfta bulunan bir aradalıktır; yani ‘önce-si’dir; araftır.
İnsan ara(f)dalığın sâkinidir; onu ‘insan’ yapan, bu hâlin farkındalığı ve ara(f)dalığının öyküsünü arıyor olmasıdır. Zira biliyoruz ki anlam, öykü-selliği gereksinir. ‘Ara(f)dalık-lar’ bu farkındalığın ve öykülerinin izini sürmektedir. Aradalıklara, aradalıklarda(n) bakarak.
Bu aradalık hâli, elinizdeki kitabı taşıyan bilimsel çerçeveyi teşkil eden psikodinamik kuramlarda da çok net olarak temsilini bulur. ‘Psikomitoloji’
konusunda genel bir girişi, insan-lık serencâmının birebir uygulama alanını teşkil eden ‘psikoterapi’ hakkında önermeler takip ediyor. Bilgin Saydam
Dizi No 11
(2016). Travma Terapisinin İlkeleri: Belirtiler, Değerlendirme ve Tedavi İçin Bir Kılavuz – DSM-5 İçin Güncellenmiş (John N. Briere & Catherine Scott) (çev. Betül Dilan Genç)
Özgün Eser: John N. Briere & Catherine Scott (2014). Principles of Trauma Therapy: A Guide To Symptoms, Evaluation, and Treatment, Second Edition- DSM 5 Update. California: Sage Publications.
İlk olarak 2006 yılında yayınlanan Travma Terapisinin İlkeleri, yayınlandığı günden itibaren alanının en değerli temel metinleri arasında yerini almıştır. Eserin yazarları bu ilgi karşısında, DSM-5 ve diğer gelişmeleri de dikkate alarak, 2014’te gözden geçirilmiş ve genişletilmiş 2. baskıyı hazırladılar. Elinizdeki bu çeviri, DSM-5 için güncellenmiş, gözden geçirilmiş ve genişletilmiş 2. baskısından yapılmıştır.
Psikotravmatoloji dalında alanının en tanınmış ve üretken akademisyenlerinden/klinisyenlerinden biri olan John N. Briere ile psikotravmatoloji uzmanı olan psikiyatr Catherine Scott’ın bu eseri, psikotravmatoloji alanının nörobiyolojiden bağlanma teorisine, psikoterapiden psikofarmakolojiye kadar geniş bir yelpazede biriktirdiği bilgi dağarcığına dayanarak çerçevesini kuruyor; travma terapisinde danışan-terapist ilişkisinin merkezi rolünü önemle vurguluyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Psikanaliz/Psikoloji dizisine bu değerli çalışmayı katmamızın temel nedeni, bu eserin bir ekol fanatizmine kapılmadan, travma terapisi konusunda temel sayılabilecek bilgileri, olabildiğince bütünleşik tarzda vermeyi dert edinmiş olmasıdır. Hangi ekolden olursa olsun, travma mağdurlarıyla çalışmak durumunda kalan ya da buna niyetlenen bütün ruh sağlığı çalışanları için değerli bir giriş kitabı olarak düşünülebilir.
Travma Terapisinin İlkeleri, travmanın psikolojik etkileri, değerlendirilmesi ve tedavisi konularında en yeni bilgileri içeren bir rehber görevi üstlenmenin yanı sıra, travma mağdurlarıyla çalışan ruh sağlığı profesyonelleri için vazgeçilmez bir kitap olarak yerini alacaktır.
Dizi No 10
(2016). Türkiye Debelenirken: Psiko-Politik Yüzleşmeler (Murat Paker)
Türkiye neden bir türlü şiddet döngülerinden kurtulamıyor? Neden asgari demokratik standartlarını oturtamıyor? Neden aynı hataları boyuna tekrarlıyor? Bir arada yaşayabilme zeminimiz var mı? Nedir bizi bu kadar korkutan ve güvensiz kılan? Türklerle Kürtlerin ve Ermenilerin alıp veremedikleri ne? Çatışma ve savaş kader mi yoksa barış mümkün mü? Barışçıl çözüm ihtimallerinin koşulları ne? Artmakta olan erkek şiddetini besleyen faktörler neler? Gezi’de ne oldu, nasıl oldu? İslamcı siyaset neyi telafi etmenin peşinde? Yüzleşme nedir, neleri kapsar, nasıl yapılır, ne amaçlanır? Yüzleşecek
nelerimiz var? Neden yüzleşemiyoruz? Kendimizle, bugünümüzle, geçmişimizle yüzleşmeden olgunlaşabilir miyiz? İçine girdiğimiz bu karanlık çağa nasıl geldik? Murat Paker, bu kitapta topladığı makale ve söyleşilerinde psikopolitik bir perspektifle bütün bu soruların peşinden giderek 2005-2015 döneminin panoramasını da çıkarmış oluyor. 2016 itibarıyla Türkiye toplumunun sert bir karanlık döneme veya korku tüneline itildiği düşünüldüğünde, buraya nasıl geldik, neler yaptık/yapmadık gibi önem kazanan sorulara bu kitap kısmen ışık tutuyor.
Dizi No 9
(2015). Üniversitede Psikolojik Danışmanlık El Kitabı (Der. Filiz Yurtseven & Murat Paker)
Üniversitelerde öğrencilere ve üniversite çalışanlarına yönelik psikolojik danışmanlık hizmetleri üzerine Türkçe hazırlanmış bu ilk telif kitap, İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık Birimi’nde çalışan psikolojik danışmanların yıllar içinde yaşadıkları deneyimlerin, verdikleri hizmetlerin, yaşadıkları zorlukların, ikilemlerin ve baş etme biçimlerinin bir sentezidir. Kitabın temeli daha çok deneyime dayalıyken, destekleyici bir teorik zemine de zaman zaman yer verilmiştir.
Filiz Yurtseven ve Murat Paker’in derlediği bu eser, birçok yazarın katkıları ile hazırlanmıştır. Yazarlar için motivasyon sağlayan en önemli unsurlardan biri, Psikolojik Danışmanlık veya Psikoloji bölümü öğrencileri için nerede çalışmak istediklerini seçerken fikir sağlayabilecek ve özellikle kurumlarda yeni çalışmaya başlayan uzmanlar için bir el kitabı niteliği taşıyabilecek, böylece belirsizliğin içinde var olmaya çalışırken onlara bir çerçeve sunabilecek bir yol haritası oluşturmaktı.
Üniversitede Psikolojik Danışmanlık El Kitabı, deneyimli psikolojik danışmanlar ve psikoterapistler için için de bazı zorlukları yaşarken yalnız olmadıklarını hissedebilecekleri, kendi çalışmalarını gözden geçirme fırsatı bulabilecekleri ve bu eserde paylaşılan bazı çalışmalarla kendi süreçlerini zenginleştirebilecekleri bir kaynak niteliğindedir.
Dizi No 8
(2013). Bir Annenin Doğuşu: Annelik Deneyimi Sizi Sonsuza Kadar Nasıl Değiştirir? (Daniel N. Stern , Nadia Bruschweiler-Stern , Alison Freeland) (çev. Meltem Aydoğdu)
Özgün Eser: Daniel N. Stern, Nadia Bruschweiler- Stern, Alison Freeland (1998). The Birth of a Mother: How The Experience of Motherhood Changes You Forever. New York: Basic Books.
Annelik, kişinin tüm hayatını ve iç dünyasını değiştiren yeni tecrübeler kazandırır. Bu, tercihleri ve öncelikleri değiştiren bir süreçtir. Bu değişim sürecinden geçerken anneler, bebeklerini hayatta tutma kaygısı gibi daha önce tecrübe etmedikleri türden korkularla karşı karşıya kalırlar. Psikiyatrist Daniel N. Stern, pediyatrist, çocuk psikoloğu Nadia Bruschweiler-Stern ve gazeteci Alison Freeland ile yazdığı bu kitapta, anneliğin psikolojisini ortaya koyuyor.
Bir Annenin Doğuşu annenin doğumdan önceki ve sonraki aylarda psikolojik olarak doğuşunu, yüzlerce anneyle yapılan röportajlardan ve sahip olduğu klinik tecrübeyle inceliyor. Annelerin yorumları ve vaka incelemelerinden oluşan bu kitap yeni anneler için eşsiz bir kaynak niteliğinde.
Buna ek olarak yazarlar, annenin işe dönüşü, babalık kavramı, evlat edinme ve erken doğum gibi konulara da değiniyor. Hamilelik boyunca ve sonrasındaki tecrübelerine dayanarak, anne adayları ve anneler değişen vücutlarından, emzirmenin ya da biberonun faydalarından, yorgunluktan ve işe dönüp dönmeme ikileminden bahsediyor.
Bir Annenin Doğuşu’nda bu güçlü ve yeni hisler, olabilecek en iyi şekilde okura aktarılıyor.
Dizi No 7
(2013). Ebeveynlerle Sohbet (D.W. Winnicott) (çev. Neşe Hatipoğlu)
Özgün Eser: D. W. Winnicott (1994). Talking To Parents. USA: The Winnicott Trust
En bilinen psikanalistlerden biri olan, Britanya Psikanaliz Cemiyeti üyesi D.W. Winnicott bu kitabında çocuk yetiştirmenin duygusal ve psikolojik yanlarına ışık tutuyor. Özellikle “nesne ilişkileri” alanındaki çalışmalarıyla bilinen İngiliz pediyatrist ve psikanalist D.W. Winnicott, psikanalizde olduğu gibi çocuk psikiyatrisi ve çocuk gelişimi alanlarında da önemli çalışmalara imza atmıştır. Bebek bakımına çocuk psikolojisi disipliniyle yaklaşan Ebeveynlerle Sohbet isimli bu kitap ise Winnicott’un 1955 yılından itibaren yaptığı tüm radyo konuşmalarını içeriyor.
Bu kitapta ebeveynlerin, çocuk yetiştirirken karşılaştıkları problemlere dair verdiği örnekler, Winnicott’un sunduğu yorumlarla derinlik kazanıyor. Winnicott böylece çocuk yetiştirmenin psikolojik yönlerini olduğu kadar, ebeveynlerin psikolojisini de ele alarak ebeveynlerde görülen suçluluk duygusunun ve annelerin çocuklarından zaman zaman sıkıntı duymasının doğal tepkiler olduğuna dikkat çekerek ebeveynlerin içgüdülerine güvenmelerini sağlamayı amaçlıyor.
Winnicott, Ebeveynlerle Sohbet’te ebeveynlerin verdiği örnekler üzerine yaptığı yorumlarda eğitici bir üsluba yer vermekten sakınarak, üvey ebeveynlik kavramı, bebeklerin parmak ya da kumaş parçası emmeleri, kıskançlık, hayır diyebilmek, annelerin sıkıntıları ve suçluluk duygusu, çocukta doğru ve yanlış algısının gelişimi ve güvenin oluşturulması gibi konuların üzerinde duruyor ve böylece çocuk psikolojisi çalışmalarına da hatırı sayılır bir katkıda bulunuyor.
Dizi No 6
(2012). Freud ve Sonrası: Modern Psikanalitik Düşüncenin Tarihi (Stephen A. Mitchell & Margaret J. Black) (çev. Ayhan Eğrilmez)
Özgün Eser: Stephen A. Mitchell & Margaret J. Black (1995). Freud and Beyond: A History of Modern Psychoanalytic Thought. New York: BasicBooks.
Günümüz psikanalitik düşüncesine katkıda bulunmuş önemli kişilerin temel fikirlerini ve çağdaş psikanalitik düşüncenin temel akım ve örüntülerini tarihsel bir perspektiften ve birbirleriyle ilişki içinde karşılaştırmalı olarak sunan bu çalışma, Freud’dan başlayıp günümüze kadar gelerek psikanalitik yaklaşımların etraflı ve bütünlüklü bir çerçevesini çizmeyi amaçlıyor.
Bu çerçevenin başlangıç noktası olarak Freud’un seçilmesi ise, kendisinin sadece psikanalitik düşünce alanındaki tarihsel önemi değil, aynı zamanda da hâlâ yeni perspektiflerin yaratılması için temel başvuru noktası olması.
Stephen A. Mitchell ve Margaret J. Black’ın birlikte çalıştıkları uzun yıllar boyunca yaşadıkları deneyimlerin ve gözlemlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmış Freud ve Sonrası – Modern Psikanalitik Düşüncenin Tarihi, her sistemi tanıtmayı ve okurda hiçbir aşinalık olmadığını farz ederek her kuramsal geleneği klinik örnekler aracılığıyla seçici biçimde açıklamayı amaçlıyor. Kullanılan örnekler kendi klinik çalışmalarından, eğitim ve süpervizyon verdikleri klinisyenlerden alınmış, bu da okuyucunun çok daha özgün ve sıra dışı örneklerle karşılaşmasını sağlıyor.
Psikanalitik kavramların iyi öğretildiklerinde yaşantıyı tüketmekten çok zenginleştirme, yok etmekten çok güçlendirme, gölgelemekten çok derinleştirme kapasitesine sahip olduğunu düşünen yazarlar, hem profesyonel hem de konunun meraklısı okurlar için uyarıcı, tartışma yaratıcı ve temel olarak kavranabilir zengin, kapsamlı ama bir o kadar da anlaşılabilir bir psikanalitik düşünce tarihi sunuyorlar.
Dizi No 5
(2011). Kardeşler: Cinsellik ve Şiddet (Juliet Mitchell) (çev. Pınar Padar – Billur C. Yılmazyiğit)
Özgün Eser: Juliet Mitchell (2003). Siblings. New York: Blackwell Publishing.
Klasik psikanalizin dikey bakış açısıyla, kişilik gelişiminde belirleyici olan, aile dinamikleri, yani ebeveynlerin çocuk üzerindeki etkileridir. Mitchell bu kitabında, bu dikey bakış açısının kısıtlılıklarına dikkat çekerek, kuşaklar-içi yatay bir eksen olarak kardeş dinamiklerinin belirleyici rolünü anlamamızı sağlıyor.
Dizi No 4
(2010). Çevre Psikolojisi: İnsan Mekân İlişkileri (Melek Göregenli)
Mekânsal değişkenler insan davranışını nasıl etkiler? Mekânın insan psikolojisi üzerindeki etkileri nelerdir? Psikoloji açısından 60’lı yıllara kadar, davranışın içinde oluştuğu mekân, ya kontrol edilmesi gereken bir “ilgili, karıştırıcı değişken” ya da en iyi ihtimalle, insan davranışını nasıl etkilediği betimlenmeye çalışılan edilgen bir arka plan olarak ele alınmıştır. Kendi halinde hareketsiz bir fizik evren, bir renk, doku ve bütün bu dünyanın insana gönderdiği edilgen, fiziksel uyaranlar dahilinde anlaşılmaya çalışılmıştır. Fakat 60’ların dünyasında kentleşme olgusunun hız kazanmasıyla ve modern kentsel yaşamın ortaya çıkardığı sorunların giderek yoğunlaşması, çeşitlenmesi ve daha görünür hale gelmesiyle birlikte, kentin fiziksel boyutlarına, kentsel mekanizmalara ve etkin bir değişken olarak mekâna disiplinlerarası bir ilgi oluşmuş ve bu ilgi sadece psikoloji alanında değil pek çok diğer disiplin açısından da mekânın taşıdığı anlamı değiştirmiştir.
Melek Göregenli bu çalışmasında çevre psikolojisinin sosyal psikolojinin bir alt dalı olmanın yanı sıra, kendi epistemolojisini kurarak bir alt dal olmanın çok ötesine geçtiğini gösteriyor. İnsanın ve mekânın dinamik ilişkisi, zamanın ve mekânın dinamik ilişkisinin kurulmasıyla, çevre psikolojisi geleneksel psikolojiye yönelik, gerek yöntemsel gerekse yapısal eleştirel yaklaşımların da doğmasına neden olmuştur. İnsanlar, içinde yaşadıkları çevreyi nasıl anlamlandırmaktadırlar? Zihinlerinde mekânla ilgili ne tür bir tasarım oluşmaktadır? Çevresel alanlar hangi yanlarıyla algılanmakta ve belleğe kaydedilmektedir? Bu sorularla hareket eden çevre psikolojisi, alan çalışmaları ve niteliksel yöntemiyle edilgen mekânın dinamik bir değişken haline dönüşmesini sağlıyor. Çevre Psikolojisi – İnsan Mekân İlişkileri, mekânı ve mekânın insan üzerindeki etkisini sorgulayan herkesin başvuracağı temel bir kaynak.
Dizi No 3
(2010). Aşk Sürebilir mi? Zamana Karşı Romantik Aşkın Kaderi (Stephen A. Mitchell) (çev. Cem Alpan)
Özgün Eser: Stephen A. Mitchell (2002). Can Love Last? The Fate of Romance Over Time. New York: W.W. Norton & Company.
Yaşama dirilik veren nedir? İsteklerin kalitesi ve heyecan mı? İnsan hayatının yalnızca yaşamaya değer olması değil, yaratmaya ve tadına varmaya da değer olması mı? Günümüz insanı hayatına anlam vermek için romantik aşk arayışı içinde. Çoğu zaman bu işe yarar; ancak bir süreliğine. Romantik aşk büyüleyici olabilir. Her şeyi ele geçirir, hayata canlılık, heyecan, zenginlik ve derinlik katar. Öte yandan, kitlelere pazarlanan magazin ve boyalı basından yüksek kültüre kadar, günümüz insanlarının aşka dair iddia ettikleri, onun zamanla söndüğü, kısa sürmeye meyilli olduğudur. Otantik romantik aşkı bulmak zor, devam ettirmek ise daha da zordur.
Stephen A. Mitchell bu kitabında romantik aşkı ve aşkın bozulma sürecini ele alıyor. Romantik aşk arayışının canlılık ve anlam arayışına eşlik ettiğini söyleyen Mitchell, otuz senelik klinik deneyimine dayanarak çağımızda gitgide daha az rastlanan anlamlı yaşamları yaratmanın aşk anlayışımızla yüzleşmekle mümkün olabileceğini ortaya koyuyor. Eğer aşkın risklerinden kendimizi korumak için kullandığımız yıkıcı çabalarımızın farkına varabilirsek, aşkın sürebileceğini gösteriyor. Aşk Sürebilir mi? akıcı anlatımı, örnek hikayeleri ve okuru kendi hayatı üzerine düşünmeye çağıran diliyle geniş bir okur kitlesine hitap ediyor.
Dizi No 2
(2009) Psikanalizde İlişkisel Kavramlar: Bir Bütünleşme (Stephen A. Mitchell) (çev. Gülenbaht Şentürk-İrem Anlı)
Özgün Eser: Stephen A. Mitchell (1988). Relational Concepts in Psychoanalysis An Integration. Cambridge: Harvard University Press.
Çağdaş psikanaliz kuram ve pratiğiyle uğraşanlar mutlaka şu sorularla karşılaşırlar: Geniş yelpazedeki farklı psikanalitik okulların ve geleneklerin birbiriyle ilgisi nedir? Birbirleriyle uyumlu mudurlar? Bu sorular, yeni başlayan bir aday için olduğu kadar en deneyimli kuramcı ve klinisyen için de sorulması gereken sorulardır. Psikanalitik okulların gelişen heterojenliğiyle uğraşan en popüler iki yaklaşım, geri kalanları dışlayarak tek bir kuramı benimsemek veya bütün kuramları onları genişçe kuşatacak bir eklektizmin içinde tutmaktır. Tek-kuram yaklaşımının avantajı, onun devamlılığı ve basitliğidir; dezavantajı, zenginliğin kaybedilmesidir. Eklektizmin avantajı, onun kapsayıcılığıdır; dezavantajı ise kavramsal titizliğinin olmayışıdır.
Stephen A. Mitchell, Psikanalizde İlişkisel Kavramlar: Bir Bütünleşme
kitabında psikanaliz kuramı ve pratiğine, tek-kuram ve eklektizm yaklaşımlarından farklı bir üçüncü yaklaşım öneriyor. Seçici bütünleşme olarak adlandırılan bu yaklaşımda, farklı kuram ve gelenekler, bazı konularda birbiriyle bağdaşarak, bazı konularda birbirini dışlayarak, analitik alanı zenginleştiren değerli katkılar sunuyor. Yazarın Jay Greenberg ile birlikte ilişkisel model olarak adlandırdıkları bu yaklaşım, bir dizi önermeden türemiş kuramlar kümesini kapsıyor. Bu kitap, bütünleştirici bir ilişkisel
yaklaş›mla psikanalitik araştırmanın, cinsellik, erken dönem gelişim, fantezi ve yanılsama, devamlılık ve değişim gibi temel alanlarında bir birleşmeyi amaçlamaktadır.
Harika bir kitap. Mitchell, psikanalizin paradigma kaymasına uğradığını gösteriyor. Bu yeni paradigmada psikanalitik çalışmaların odağı, dürtülerden kişilerarası etkileşime kayıyor. Yazar, Bowlby, Klein, Winnicott, Fairbairn, Kohut ve di€erlerinin çalışmalarını ilişkisel kavramlarda biraraya getiriyor. Psikanaliz kuramında öncü olan bu çalışma, zevkli bir okuma sunuyor. C. R. Whyte, British Journal of Psychiatry
Sullivan, Klein, Winnicott, Loewald, Schafer, Kohut, Kernberg, Gedo ve Pine gibi neo-Freudçu kuramcıları kapsamlı bir şekilde ele alan iyi hazırlanmış bir çalışma. En önemlisi Mitchell’in bu çalışması Freud’dan sonra psikanalitik kurama tutulan çağdaş bir ışık ve temel bir metin. Choice
Okurlar, Mitchell’in kitabıyla ilişkisel düşüncenin psikanalitik kuram ve pratiğindeki önemini görecektir. Düşünce ilham eden bir çalışma. Ayrıca Mitchell, akıcı anlatımı ve öykü örnekleriyle zengin bir okuma deneyimi sunuyor. American Journal of Psychiatry
Dizi No 1
(2009). Psikanalitik Tanı: Klinik Süreç İçinde Kişilik Yapısını Anlamak (Nancy McWilliams) (çev. Erkan Kalem)
Özgün Eser: Nancy McWilliams (1994). Psychoanalytic Diagnosis: Understanding Personality Structure in the Clinical Process. New York: The Guilford Press.
Nancy McWilliams’ın Psikanalitik Tanı kitabı, meslek yaşamının başındaki terapistlere psikanalitik kişilik teorisi ve teorinin uygulama için çıkarımlarını sunan ilk metin olma özelliğine sahip. Psikanalitik klinisyenlerin sorgulamadan kabul ettikleri kavramsal mirası sorgulayan bu önemli kitap, klinik anlamda önemli ana karakter tiplerini irdeleyip, hastanın bireysel kişilik yapısını anlamanın terapistin müdahalesinin odağını ve tarzını etkilemesi gerektiğini öne sürüyor. Öğrenme hevesini kıran ağır terminolojiyi bir yana bırakan McWilliams, psikanalitik teori ve uygulamayı, gizemlilikten kurtarıp açıklığa kavuşturan, duru ve kişisel bir tarzda irdeliyor. İki bölüme ayrılan kitap, kavramsal konulara ve karakter örgütlenmesi tiplerine odaklanıyor. Kavramsal konularda, kişilik örgütlenmesinin gelişimsel düzeyleri ve bu düzeylerin Klinik açıdan anlamlarını ele alan çalışma, birincil ve ikincil savunma süreçlerindeki temel kavramları büyük bir yalınlıkla tanımlıyor. Karakter örgütlenmesi tipleri kısmında, temel kişilik tiplerini ve birbirleriyle olan ilişkilerini tanımlayan yazar, psikanaliz pratiği dışındaki okuyucuya da sesleniyor.
Mizah, samimiyet ve şefkatle sunulan kısa klinik hikayeler soyut kavramları hayata geçirmeyi amaçlıyor. Kapsamlı içeriğiyle hem profesyonellere hem de öğrencilere seslenen bu çalışma, psikanaliz yönelimli okuyucular için önemli bir giriş metni olarak değerlendirilmektedir.